7 Mart 2012 Çarşamba

TARİHTEN DAMLALAR -> SIFFİN SAVAŞI




Dördüncü Halife Hz. Ali ile ona isyan eden Suriye valisi Muaviye bin Ebu Süfyan arasında M. 657 yılında, Fırat'ın sağ kıyısına yakın Rakka'nın doğusunda bulunan Sıffin'de yapılan savaş...

Hz. Ali'nin Cemel vakasında karşı grubu yenmesinden sonra onun hilafetine muhalif olarak, Suriye bölgesini idare eden Muaviye ve taraftarları kalmıştı. Hz. Ali'ye isyan edenler, davalarının Hz. Osman’ın intikamını almak olduğunu iddia ediyorlardı.

Öte yandan da Hz. Ali'yi, Osman’ı şehit edenleri korumak ve onları cezalandırmamakla suçluyorlardı. Hâlbuki Hz. Ali fitne ve kaynaşmanın yatıştırılmasından sonra suçluları cezalandıracağını vaat etmekteydi. Cemel vakasından sonra Küfe’ye yönelen Hz. Ali, Cerir bin Abdullah el Baceli'yi Muaviye'ye göndererek, muhacirlerin ve ensarın kendisine bey'at ettiklerini, onun da muhacirler ve ensar gibi bey'at edip itaatini bildirmesini İstedi.


Muaviye, kendisine elçi olarak gelen Cerir bin Abdullah’ı oyalayarak Amr bin As ile istişarede bulundu. Amr ona, Ali’den, Osman’ın kanını İstemede ısrar etmesini, katilleri derhal cezalandırmayı reddettiği takdirde, Suriye ordusuyla onun üzerine yürümesini söyledi. Cerir bin Abdullah, Hz. Ali'nin yanına dönerek durumu ona bildirdi.

Öte taraftan, Medine'den Sam'a götürülen Hz. Osman’ın kanlı gömleği ve hanimi Naile’nin kesik parmakları Muaviye tarafından caminin minberine asildi. Askerler onun önünde toplaşarak ağlıyorlardı. Orada toplananlar Hz. Osman’ın intikamını alıncaya kadar yataklarında uyumayacaklarına ve yıkanmayacaklarına dair yemin ettiler.

Suriye ordusu Muaviye'den bol maaş ve bahşişler almaktaydı. Muaviye bu şekilde orduyu teşvik ve tahrik ettikten sonra, seksen beş bin kişilik bir orduyla Sam'dan yola çıktı. Hz. Ali ise doksan bin kişiden oluşan ordusuyla Küfe'den Sıffin'e doğru harekete geçti.

Muaviye, Fırat kıyısındaki düzlükte karargâh kurmuştu. Hz. Ali'nin ordusunun karargâh kurduğu yer ile nehir arasında Muaviye'nin askerleri öldüğü için ilk geceyi susuz geçirdiler. Ancak, yapılan bir saldırı ile Şam ordusuna bağlı birlikler nehirden uzaklaştırıldı..

Ordusu susuz kalan Muaviye, Ali’ye adam göndererek nehirden su almalarına izin vermesini istedi. Hz. Ali bunun üzerine onların su almalarına engel olmadı. Hz. Ali, Muaviye'ye elçiler göndererek, onu birliğe ve Müslümanların topluluğuna girmeye davet ederek isyandan vazgeçirmeye çalıştı. Ancak olumlu bir cevap alamadı.

İki ordu birlikleri arasında bazı ufak çarpışmalardan sonra, H. 37 senesi Muharrem ayının sonuna kadar mütareke yapıldı ve elçiler gidip gelmeye başladı. Ancak bu elçilerin karşılıklı gidip gelmeleri İki grup arasında barış yapılması yolunda bir gelişme sağlamamıştı. Sefer ayının ilk günü savaş tekrar başladı.

İlk yedi gün iki taraftan birer komutanın mübarezeleri ile geçti. Peşinden Hz. Ali orduya toplu saldırı emrini verdi. Savaş, bir kaç gün olanca şiddetiyle devam etti. Ambar bin Nasir’in şehit edilmesine çok üzülen Hz. Ali'nin şiddetli bir taarruzu ile Şam ordusu dağılma noktasına geldi. Savaş kazanılmak üzereydi ki, Amr bin As, Suriyeli askerlere "Her kimin yanında Mushaf varsa onu mızrağının ucuna takarak yukarı kaldırsın" dedi.

Bu emri yerine getiren askerler karşı tarafa, "Aramızda Allah’ın Kitabı hakem olsun," diye seslendiler. Amr bin As’ın hilesi tutmuş, Iraklı askerler "Allah’ın Kitabı’na yapılan çağrıya icabet edelim," demeye başlamışlardı. Amr bin As, bu hileyle, Şam ordusunu kesin bir mağlubiyetten kurtardığı gibi, karşı tarafın gücünü de kırmıştı.

Hz. Ali bir Halife ve bir ordu komutanı olarak bunun bir savaş hilesi olduğunu askerlerine anlatmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Ali, onlara şöyle diyordu: "Bu bir hiledir. Bununla sizin aranıza ayrılık düşürmek ve birliğinizi bozmak istiyorlar". Ancak, Iraklılar, isteklerinde direttiler ve savaşa devam etmekte olan komutan Ester'e adam gönderip savaşmayı bıraktırmasını İstediler.

Hz. Ali Ester'e savaşı bırakması için adam göndermek zorunda kaldı. Ester, gelen adama: "Şimdi mevziden ayrılacak an değildir. Ben şimdi kesin zafere ulaşacağımı umuyorum, acele etme" diyerek karşılık verdi. Gönderilen adam Hz. Ali'nin yanına gelmeden, Ester'in savaşan askerleri arasında çalkalanma oldu ve sesler yükseldi. Onlar daha bir şevkle savaşı sürdürüyorlardı.

Bunun üzerine Iraklılar, Ali’ye "Vallahi biz senin Ester'e bırakması için değil, savaşa devam etmesi için adam gönderdiğini sanıyoruz" dediler. Hz. Ali'nin gönderdiği ikinci kesin emirle Ester, savaşı bırakmak zorunda kaldı. Hz. Ali Es'as bin Kays'ı Muaviye'ye göndererek onun ne düşündüğünü anlamak istedi. Muaviye ona, "İstediğimiz, aramızda Allah’ın Kitabı’nı hakem kılmaktır. Her İki taraftan birer hakem seçilmesini ve onlardan Allah’ın kitabına uygun bir karar vereceklerine dair ahd alıp tarafların onların vereceği karara uymalarıdır" dedi.

Hz. Ali’nin taraftarları bunu memnuniyetle karşıladılar. Şamlılar hakem olarak zeki ve kurnaz bir kimse olan Amr bin As'ı seçtiler. Iraklılar ise Ebu Musa el-Eşari'yi hakem tayin etmek istediler. Hz. Ali, Ebu Musa’nın daha önce kendisine muhalefet ettiğini ve halkı kendisinden ayırmaya çalıştığını, dolayısıyla onun hakemliğine itimat edilemeyecegini söylediyse de Iraklılar onun hakem olması konusunda direttiler.

Amr bin As' ile Ebu Musa el-Eş'ari, 37. yılının Sefer ayına Dumetul-Cendel'de bir araya gelerek, karar verirken esas alınacak prensipleri içeren "tahkimnâme"yi kaleme aldılar

NOT: Metin için bk. Taberi, Tarih, IV, 2930. Hakemlerin buluşması ve gelişen olaylar için Hakem olayı maddesi.

DERLEME







 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder