13 Eylül 2013 Cuma

AĞIZ KOKUSU NASIL ÖNLENİR


Her insan için ağız kokusu önemli bir sorun oluşturur. Bu sıkıntı aslında önlenebilir bir sıkıntıdır. Bunun için yapılacak çok basit bir işlem vardır düzenli bir ağız ve diş bakımı.

Fizyolojik ağız kokusu, patolojik ağız kokusu olmak üzere iki çeşit ağız kokusu olduğunu söyleyen uzmanlar fizyolojik ağız kokusunu herkesin ağzında bulunan günlük bakterilerin yağmış olduğu koku olarak tanımlıyorlar. Patolojik ağız kokusu ise çevreden hissedilebilen, uyarı alabilecek derece olan bir kokudur.

Ağız kokusu iki sebeple ortaya çıkabilir. Ağız kokusunun sebeplerini bilmeli ve ona göre hareket edilmelidir. Bunun için de mutlaka işin uzmanından yardım almakta fayda var.

Ağız kokusunun bir lokal sebeplerle, bir de sistemik hastalıklar sebebiyle ortaya çıktığını ifade eden uzmanlar, lokal sebepleri diş hekimlerini ilgilendiren sebepler olarak gösteriyorlar.

Ağız kokusunun sebeplerinden yüzde 90'ı ağız kaynaklıdır. Ağızdaki çürük dişler, dolgular, eskimiş kaplamalar, dil üzerinde birikmiş mikroorganizmalar veya kulak burun boğaz doktorlarını ilgilendiren farenjit vb. sebeplerle oluşan kokular lokal sebepler olarak gösteriliyor.

Bu sorunun dışında ağız kokusunu oluşturan bir de sistemik hastalıklar var. Bağırsak, mide, karaciğer hastalıklarından kaynaklanan hastalıklar, üst solunum yolu kanserlerinden ve böbrek rahatsızlıklarından kaynaklı ve antidepresan ve kanser ilaçları kullanan hastalarda, şeker hastalarında, böbrek hastalıklarında oluşan ağız kokuları sistemik ağız kokuları olarak tanımlanıyor. Sistemik ağız kokularının başında şeker hastalığı geliyor. Çünkü şeker hastalığında tükürük bezleri etkileniyor ve buna bağlı olarak tükürük azalıyor ve koku oluşuyor.

Uzmanlar ağız içi bakımı yapıldığı zaman kokuda da azalma olacağını söylüyorlar. Yeterli bir hijyen ve ağız bakımı yapıldığı takdirde bu sorundan büyük ölçüde kurtulabilinir.

Bilinenin aksine gargara ve naneli şeker ile ağız kokusu giderilemez. Gargaranın etkisi geçtiğinde ağızdaki koku devam eder. Ağız kokusunu önlemede en faydalı olan şekersiz sakızlardır. Şekersiz sakız içinde bulunan maddeler tükürük akışını hızlandırarak ağız kokusunun giderilmesine yardımcı olur'.Bu sebeple şeker ya da gargara yerine şekersiz sakız kullanmak sağız kokusunu gidermede daha etkili bir çözümdür.

DERLEME

2 Eylül 2013 Pazartesi

YOĞURT YEMEYİN



GÜNLERCE BOZULMAYAN ENDÜSTRİYEL YOĞURT KANSER YAPIYOR.


ENDÜSTRİYEL YOĞURT, YOĞURT DEĞİL ZEHİR.

Yoğurdu hayatınızdan çıkarın! Çünkü...

Hemen hemen her sofrada yer alan yoğurtla ilgili çok önemli uyarı geldi. Bizim faydalı diye yediğimiz yoğurttaki asıl tehlikeyi Çapa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar açıkladı.

Çapa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar, endüstriyel yoğurdun yoğurt olmadığını ve son dönemde artan kanser vakalarında bunun etkisinin ilk sırada olduğunu söyledi.

Kanser hastalığı her geçen gün artıyor. Etrafımızda her gün birisine kanser teşhisi konulduğunu duyuyoruz. Uzmanlar, kanserdeki bu kadar yoğun bir artışı yalnızca sigara ile alkolle ve obezite ile açıklamanın mümkün olmadığını düşünüyor.”

Rotahaber'e konuşan Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi öğretim üyesi Dr. Yavuz Dizdar bu kadar çok hasta ortaya çıkmasını herkesin maruz kaldığı bir etmenle olabileceği görüşünde. Beslenme açısından da birbirinden çok farklı sosyal statüdeki insanlarda da kanserin görüldüğüne dikkat çeken Dizdar, "Şunları hayatınızdan çıkarın diyebileceğiniz neler var?" Sorusuna şu cevabı verdi:

"Biz bilim adamları olarak geçtiğimiz yıllarda bunu çok tartıştık. Birinci sırada olan yoğurt hala ilk sıradaki yerini koruyor. Bizim ülkemizde yoğurt, diğer ülkelere göre açık ara daha çok tüketilen bir üründür. Yoğurt, beslenmeden öte insan vücudunun dengesinin korunması açısından da çok önemlidir. Ama işlemden geçmemiş, endüstriyel yoğurt olmamalı" diyerek endüstriyel yoğurda dikkat çekiyor. Dizdar, endüstriyel yoğurttan niçin uzak durulması gerektiğini de şöyle anlatıyor:

"Çünkü endüstriyel yoğurt, yapay bir ürün. Ekşimiyor, dolapta bekleyen yoğurdu haftalar boyunca üstten yemeye devam etseniz bir şey olmuyor. Bunu ben defalarca test etmiş biri olarak biliyorum. Biraz dikkat eden herkesin de bildiğini düşünüyorum.



Bir ürün bu kadar çok tüketiliyorsa, bu kadar derin bir değişime gitti ise sorun var demektir. Bir gıdanın bozulma biçiminin dönüşmüş olması, ekşimenin ötesinde küflenmeyi bile atlıyor olması içerikte çok fazla değişiklik yapıldığını gösterir. Kimse kusura bakmasın. Bunlar yoğurt değiller. "


Ana fermente ürünün yoğurt olduğunu hatırlatan Dizdar, maalesef Türkiye'de olmazsa olmazın başında yoğurt ve ayranın geldiğini hatırlatıyor.

Türkiye'de yoğurdun bir 15 – 20 yıl önce kesinlikle böyle olmadığını hatırlatan Dizdar, bu yeni yoğurt yönteminin bilinçli bir şekilde Türkiye'ye dayatıldığını söylüyor. Dizdar, bu güçlerin, yoğurda ilişkin Türkiye'deki yasal tebliğleri bile değiştirdiğini ifade ediyor. Kendisinin bu konuda eleştirileri gündeme getirdiğinde bazı endüstriyel yoğurt üreticilerinin, "Hocam size bozulmayan yoğurt verdik daha ne istiyorsunuz" diyenlerin olduğunu dile getiriyor.

Dizdar, "Peki hayatımızdan her şeyi ile yoğurdu çıkarmalı mıyız?" sorusuna da kesin bir cevap veriyor. "Kesinlikle hayatımızdan çıkarmamalıyız. Tam tersine mümkün olduğu kadar daha çok yer açmalıyız. Ama endüstriyel yoğurdu bırakıp yoğurdu evde yapmalıyız" diyor.



DERLEME